Bazı köprüler geçmişe uzanır, bazıları belirsiz bir geleceğe.
Nazan Çinko, ikinci öykü kitabında bir köprünün üzerinde düşle gerçeğin birbirine karıştığı bir dünyada geziniyor. Artık varamayacağı kadar geride kaldığını zannettiği bir geçmişten kaçarak, kendinden de uzaklaşabileceğini sanan öykü karakterleri yaratıyor.
Kimi zaman bir incir ağacına sarılan bu karakterler kimi zaman bir yabankazının iç sesiyle kendilerini sorguluyor. Bazen de evrendeki en uzak yerin insanın kendi iç dünyası olduğunu unutup martıların peşine takılıyor.
“Bizim oralardan bir hikâye bu. Gölde yaşayan bir kaplumbağa, her gün etrafında kanat çırparak yükselen kuşlara özenip uçmayı, gölün karşı kıyısına geçmeyi diler. Dileğini kuşlara söyler, kuşlar da, ‘Uçabilirsin. Kaplumbağalar da uçabilir,’ diye yanıtlar.”